All posts by yonetici

Ümraniye Diyetisyen

Sizlere daha kaliteli bir hizmet sunmak için yeni ofisimizde hizmetinizdeyiz! Ümraniye Diyetisyen merkezimizde sizleri de görmek isteriz. Zayıflamak yada kilo almak için daha fazla zaman harcamayın ofisimize gelin ve size özel programlar ile değişime hemen başlayın.

Adres: Saray Mah. .Dr.Adnan Büyükdeniz Cad. No:4 Akkom Ofis Park Cessas Plaza 2.Blok Kat:10 Ümraniye/İstanbul – DiyetHane.com Ümraniye Diyetisyen

Devamını Oku

Kaliteli Uyku Sağlıklı Beslenme

Uyku sağlık ve yaşamımızın iyi bir şekilde devamı için önemli bir role sahiptir. Kaliteli uyku zihinsel sağlığımızı, fiziksel sağlığımızı, hayat kalitemizi korumamıza yardım eder ve güvenliğimiz için gereklidir.

Dünyada birçok hastalığın nedenlerinin başında uykusuzluğun geldiği bildirilmiştir. Son yıllarda uyku bozuklarının görülme oranı giderek artan önemli bir sağlık problemi haline gelmiştir. Yapılan çalışmalarda bu durumun nedenin çeşitli nedenler arasında özellikle obezite ile ilişkisi olduğu saptanmıştır.

 

Uyku bozuklukları mı obeziteye neden oluyor? Obezite mi uyku bozuklarına neden oluyor?

Obezite bireyde uyku bozukluklarına yol açıyor. Uyku bozuklukları da hem obeziteye yol açıyor hem de obezitenin derecesini artıyor. Bu iki hastalık kısır bir döngü içerisindedir.

Uyku konusunda yapılan çalışmalarda yetişkinlerin en 6-8 saat aralığında uyumaları gerektiği vurgulanıyor. Uykusuzluk veya kalitesiz bir uyku vücutta kortizol ve leptin hormonlarının etkilenmesi ve bireyin kendini sürekli aç hissetmesine neden olabilmektedir.

Zaten yapılan araştırmalarda düzensiz uyuyan insanlarda düzenli uyuyanlara göre obezite riski %65 in üzerinde olduğu görülmüştür.

Ayrıca kortizol hormonunun artışı ise stress, yağ % artması, inflamasyon, akne, dermatit, egzema , alerji gibi bir çok hastalığa sebep olmaktadır.

Uykusuzluk, tüm bunların yanı sıra diğer kronik hastalıklara da neden olabilmektedir. Kan şekeri ve insülin seviyelerini etkileyerek şeker hastalığına da sebep olabilir. Ayrıca yüksek tansiyon ve kalp krizi riskini artırır. Bağışıklık sisteminizin zayıflamasına ve enfeksiyonlara yakalanma riskiniz artar. Depresyona da neden olan uykusuzluk, bireyin yaşam kalitesini düşürerek gün içerisinde yorgun, agresif, gergin bir gün geçirmenize neden olur.

  • Kaliteli bir uyku uyumak için de beslenmenize de dikkat etmelisiniz!!
  • Sağlıklı uyku beslenmenin ucunda..
  • *Dolu bir mide ile yatağa gitmeyin!
  • Ana yemekten 4, ara öğünden ise 2 saat sonra uyuyun.
  • *Seçiminiz sağlıklı atıştırmalıklar olsun..
  • Akşam yemekten sonra tatlı tüketmek yerine yarım yağlı bir fincan süte tarçın ekleyin yada 1 fincan kefir tüketebilirsiniz.
  • Akşam yemeğinden sonra çay keyfinin yanında cips, bisküvi, yağlı kuruyemişler yerine 3-4 adet kepekli grisini, form bisküvisi yada meyve yanında çiğ badem fındık karışımı tüketilebilirsiniz.
  • *Bitki çayı tüketin..
  • Bal ve limon ile hazırlanmış bitki çaylarını yatmadan önce içmeyi tercih edin. Özellikle rezene, yasemin, ıhlamur, melisa çayları iyi birer alternatiftir.
  • *Öğün dağılımı dengeli olsun..
  • Akşam yemeklerinde zor sindirilen, ağır ve yağlı besinler yerine zeytinyağlı sebze, yoğurt, salata ve hafif karbonhidratları tercih edin. Karbonhidrat olarak kepekli pirinç, kepekli makarna ve bulgur tercihleriniz arasında olabilir.
  • *Kafeine dikkat!
  • Yatmadan 2 saat önce çay ve kahve içmeyin. İçeriğinde ki kafein uykuya dalmanızı engeller ve taşikardiye sebep olabilir.
  • *Sıvı alımını dağıtın..
  • Gece yoğun sıvı alımı uykunun bölünmesine sebep olur bu yüzden sıvı alımını gün içine dağıtın.
Devamını Oku

Ofis Çalışanları İçin Beslenme

Günlük koşuşturmanın içinde özellikle de iş yaşamında en çok göz ardı edilen konuların başında beslenme geliyor.

İş yoğunluğundan dolayı öğün atlanması veya fast food beslenmeye yönelme çok sık karşılaşılan bir durum. Bireylerin sağlıksız besinlere yönelimi ve saatler süren hareketsiz bir çalışma temposu sonucunda kilo artışı, vücutta yağ birikimi birbirini takip eden bir döngü haline gelmektedir.

Ancak çalışırken de doğru besinler tercih edip sağlıklı bir şekilde kilo kontrolü sağlamak zor değildir.

Yeterli ve dengeli beslenme düzeni sanılanın aksine sadece kilo kontrolü veya ofis çalışanlarında görülebilecek metabolik hastalıkları önlemekle kalmaz, çalışanın işteki performans ve motivasyonuna olumlu anlamda geribildirim de sağlar.

Günde 8, Haftada 40, Yılda 2000 Saatinizi Çoğunluğu Masa Başında Olmak Üzere Çalışarak Geçirenlerdenseniz Ve Sağlıklı Beslenmek, Kilonuzu Korumak İstiyorsanız İşte Size İpuçları!

1.Güne Kahvaltı ile Başlayın !

Masa başı çalışma temposunda olan bireyler yoğun temponun getirdiği sorunla beraber kahvaltı öğününü genelde atlıyor ya da kolay ulaşılabilen hazır gıdalar tercih edebiliyorlar.

Kahvaltı öğününün atlanması gün boyu metabolizmanın normal hızının altında çalışmasına neden olur.

2.Öğün atlamayın !

En önemlisi ara öğünleri unutmayın..

Ara öğünler özellikle uzun süre aç kalmayı engelleyerek kan şekerinin düzenlenmesini, o esnada vücut için gerekli enerjinin sağlanmasını ve metabolizma hızının yükselmesini sağlar. Böylece gün içerisinde daha dinç, daha zinde bir vücuda kavuşarak, konsantrasyon bozukluğu, uyku, yorgunluk gibi problemler engellenmiş olur.

  1. Öğle yemeği

Öğle yemeklerinizi seçerken pişirme yöntemlerine ve içeriklerine dikkat etmeli, kızartılmış, kavrulmuş, yağlı yemekler yerine ızgara, buğulama, fırınlama, yöntemleri ile hazırlanmış et, tavuk, balık yemeklerini tercih etmelisiniz.

Ayrıca bunların yanında kepekli ekmek, bulgur veya çorba gibi karbonhidrat içeriği daha dengeli olan besinleri, az yağlı salata, yoğurt veya ayran ile tüketebilirsiniz.

Böylece, çoğu kişinim verimliliğinin düştüğü, rehavete kapıldıkları saatlerde siz daha enerjik ve daha verimli olabilirsiniz.

4.Hızlı yemek

Yoğun iş hayatı olan kişilerin hızlı yemek yemeleri kilo problemlerinin oluşmasına neden olabilir. Fast food tarzı besinlerin yenilmesi veya enerjisi yüksek atıştırmaların yapılması vücutta yağ hücrelerinin büyümesine yol açabilir. Yemekler yavaş yenildiğinde tokluk hissi daha erken fark edilir ve daha az kalori alınmış olur.

  1. Su tüketmeyi ihmal etmeyeniz!

Su tüketimi böbrek fonksiyonlarının, kan dolaşımının, vücut homeostazisinin (dengesi) fonksiyonel olarak sağlıklı bir şekilde sağlanması için çok önemlidir. Gün içerisinde su tüketiminiz az olması vücutta su tutulumu ile birlikte ödeme (şişkinlik) ,iş temponuzda düşüşe, halsizliğe sebep olabilir.

6.Çay ve Kahve Tüketimini Azaltın

Gün içerisinde çay ve kahvenin fazla tüketilmesi; bazı vitamin ve mineral gruplarının emilimini zorlaştırır. Özellikle antioksidan özelliğine sahip olan vitamin grupları (A,C,E) çayda ve kahvede bulunan tanen ve kafeinden etkilenirler.

Fazla tüketilen çay ve kahvenin diüretik etkisi (vücutta su tutulması) sebebiyle vücutta su tutulumunu sağlayarak ödeme (şişkinlik) sebep olabilir.

İçecek olarak; yeşil çay ve bitki çayları yada detoks içecekler tüketilebilir.

  1. Fiziksel Aktivite

Egzersiz; kemik yapısını koruması, metabolizmanın hızlanması, ruh sağlığı için de önemli bir yer tutmaktadır. Ayrıca yapacağınız fiziksel aktivite vücudunuzdaki kas gruplarının çalışıp yeteri miktarda oksijenlenmesi ve bununla birlikte beslenmesine de katkıda bulunmaktadır.

8.Akşam yemeği

Öğlen ızgara et/balık/tavuk yediyseniz akşam sebze ağırlıklı beslenerek beslenmenizdeki sağlıklı dengeyi sağlayabilirsiniz.

Sebzenizin yanına yoğurt, ayran veya cacık tercih ederek kalsiyum ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz.

Bunların yanında kepekli ekmek, kepekli pilav, bulgur veya çorba gibi karbonhidrat içeriği kaliteli olan besinler de tüketebilirsiniz

 

 

 

 

 

 

Devamını Oku

Beraber Daha Sağlıklı ve Mutlu Günlere

Beslenme, açlık duygusunu bastırmak, karın doyurmak ya da canının çektiğini yemek içmek değildir. Sağlıklı bir şekilde beslenme; sağlığı korumak geliştirmek ve yaşam kalitesini yükseltmek için vücudun gereksinimi olan besin öğelerini yeterli miktarlarda ve uygun zamanlarda almak için bilinçli yapılması gereken bir eylemdir.

Sağlıklı beslenme her yaştan insan için önemlidir ve sağlıklı kilonun korunması, beynin, kalbin ve diğer organların fonksiyonlarını yerine getirebilmesi, insan kendini iyi hissetmesi, vücudun sağlıklı ve güçlü olması için gereklidir. Sağlıklı olmanın temel taşı olan iyi beslenme, yeterli ve dengeli diyet ile beraber düzenli fiziksel aktivitenin var olmasıdır.

Kötü beslenme, immun sistemin zayıflamasına, hastalıklara karşı hassasiyetin artmasına, hasar görmüş fiziksel – mental gelişime, verimliliğin azalmasına neden olmaktadır.
Yeterli besin alınmasına karşın, uygun seçim yapılmadığında ya da yanlış pişirme yöntemi uygulandığında besin öğelerinin bazıları alınmayabilir.
Bu durumda vücut çalışmasındaki işlevi yerine getirilmediğinden sağlık bozulabilir. Bu duruma da dengesiz beslenme denmektedir.

Sağlıklı Beslenme İçin Önemli İpuçları

  • Öğün atlamayın!
  • Su içmeyi ihmal etmeyin.
  • Lifli besinleri tercih edin.
  • Mevsiminde taze sebze-meyve tüketmeyi ihmal etmeyin.
  • Sağlıklı yağları tüketin.
  • Daha az şeker ve şekerli besin tüketin.
  • Tuz kullanımından kaçının.
  • Güvenli gıdaları tercih edin.
  • Kalsiyumdan zengin beslenin.
  • Alkol almaktan kaçının.

Farklı kaynaklardan protein almaya çalışın.

Fiziksel aktiviteyle beslenmenizi dengede tutun.

Uzman Diyetisyen

İlknur Türk Hocoğlu

Devamını Oku

Soru-Cevaplar ile Ramazan

  1. Öncelikle uzun ve sıcak günlere denk gelen ramazan ayında sağlık açısından kimler oruç tutmalı, kimler tutmamalı?

Oruç, tutan kişilerin sağlığına bir zarar vermemesi halinde tutulması anlamlı olacak olan bir ibadettir. Gün içinde ilaç almaya ihtiyaç duyan kalp ve böbrek hastaları, şeker hastaları, vücut direnci düşük ve aşırı zayıf kişiler, aşırı yaşlı ve düşkün ihtiyar kimseler, ameliyattan yeni çıkmış hastalar, ağır gebelik geçirenler, loğusalık döneminde olanlar, emziren anneler oruç tutmak mecburiyetinde değildir.

  1. Sağlıklı beslenme açısından ramazan nasıl bir fırsata çevrilebilir?

Ramazanda kilo vermek için büyük bir avantaj yakalıyor fakat açken soframıza gelen her şeyi yemeyi ihmal etmiyoruz. Ramazan ayını sağlıklı beslenme açısından fırsata çevirebilmek için öncelikli olarak sofralarımızdaki yemeklerin miktarını azaltmamız gerekiyor. Sonrasında Ramazanda yemek yerken hızlı ve yüksek miktarda besin tüketmememiz gerekiyor. Aksi taktirde mide kapasitemizi arttırabilir ve mide rahatsızlıkları ile mücadele etmek zorunda kalabiliriz.

  • Yemekleri iyice çiğneyelim. Böylece tok hissedecek ve az yiyeceğiz.
  • İftar ve sahur arasında bol bol su içelim.
  • Ramazanda beslenme sırasında tatlı yerine meyveyi tercih edelim.
  • Kızartma ve kavurmalar yerine besinlerimizi ızgara, fırın, haşlama veya buğulama yöntemlerini kullanarak hazırlayalım.
  • Ramazan pidesi yerine kepekli, tam buğday veya çavdar ekmeğini tercih edelim. Böylece uzun süre tok kalır ve daha düşük kalori tüketmiş oluruz.
  • Yemeklerin suyunu tüketmeyerek daha az kalori alalım yağını tencerede bırakalım.
  • İftardan sonra yürüyüş yapalım.
  • Sahura kalkmayı mutlaka alışkanlık haline getirelim Böylece metabolizma hızımızı azaltmamış oluruz
  • Yemek istediğimiz çeşit sayısı kadar porsiyonlarımızı küçültelim.

 

  1. İftar sofraları zengin mi olmalı? Siz kaç çeşit yemek öneriyorsunuz? İftar sofrasında neler olsa yeterli olur?

İftarda kan şekeri çok düşük olduğundan, kısa sürede çok miktarda besin tüketimi isteği doğaldır. Yemek esnasında kan şekerinizin hızlı bir şekilde yükselmesine sebep olmayacak hafif, yağsız ve posa açısından zengin ürünler tercih edilmelidir. Azar azar sindirilerek yemek yenmesi, bütün gün boş kalan mideye yüklenilmemesine yardımcı olur.Oruçlar açılırken, su içip hurma yemek hem kan şekerini dengeler hem de vücut su ile yeniden buluşmuş olur. Daha sonrasında 1 kase çorba içilmeli ve yaklaşık 10 dakika beklenmelidir.Ana yemek olarak et, kuru baklagil, sebze yemekleri, beyaz et sofralarda olması gereken besin grupları arasında yerini alıyor.Aynı zamanda zeytin yağlı yemekler veya zeytin yağlı soğuklar, hem hafif olması özelliği ile hazmı zorlaştırmıyor, hem de doyurucu özelliğe sahip olduğundan az miktarda dahi yense tokluk hissi başlatıyor.

Ayran, yoğurt, cacık, ev yapımı komposto vücudun kaybettiği su ihtiyacını geri kazanması için hem lezzetli hem de  çeşitli seçenekler olarak sofralarda bulunması gerekiyor.

  1. Sahurda yiyip içilmesi gerekenlerle ilgili önerileriniz neler?

Sahurda yenilen yemeğin de fazla ağır olmaması gerekiyor. Sahuru erken kahvaltı gibi düşünerek gün boyunca tok tutacak, kan şekerinizin düzenli seyretmesini sağlayacak protein içeriği yüksek besinlerden oluşan bir kahvaltı hazırlanmalıyız. Aynı zamanda tokluk hissi de sağlayan bu besinler, yumurta, yoğurt, süt ve peynir gibi gıdalar; sahur için ideal seçimler arasındadır.

Ayrıca bol sebzeyi sahurda bulundurmak gerekir. Çünkü bol sebze vitamin-mineral ihtiyacını karşılaması bakımından önem taşır. Beyaz ekmekler yerine esmer ekmekleri tercih etmeliyiz. Hem daha tok tutarlar hem de B grubu vitaminlerce daha zengindirler. Yağlı yiyecekler tüm gün susama ihtiyacını arttırır. Bu nedenle yağlı yiyeceklerden uzak durulmalı ve bol su içilmelidir.

  1. Ramazan Bayramı ve sonrasındaki beslenmeyle ilgili ne tür tavsiyelerde bulunursunuz?

Bayramdaki beslenmemiz Ramazan öncesi gibi olmaya başlasa da bir ay boyunca yavaşlayan metabolizma nedeniyle yediklerimiz ile aldığımız enerji fazla gelebilir. Bu nedenle ilk hedef bayramın birinci gününden itibaren yavaşlayan metabolizmamızı eski haline getirebilmek olmalıdır. Metabolizmayı hızlandırmak, yeme sıklığını arttırmak (ara öğünler tüketme) ramazan ayında bozulan sıvı dengesinin sağlanması için yeterli miktarda su içme ve egzersiz yapmakla mümkün olabilir.

  • Bayram sabahı hafif bir kahvaltı ile güne başlanmalı, kahvaltıda kızartma, kavurma, sucuk, salam, çörek, börek tarzı ağır besinler olmamalıdır.
  • Ramazan süresince iftar ve sahur olan iki ana öğününüzü bayramın başlamasıyla birlikte sabah, öğlen ve akşam olmak üzere 3 ana ve en az 2 ara öğüne dönüştürmelisiniz
  • Sindirim sisteminizin düzenli çalışması ve kabızlıktan korunmak için lif oranı yüksek olan sebze, meyve ve kurubaklagilleri tüketmelisiniz. Lif oranı yüksek olan bu besinler, aynı zamanda kan şekerinizin de hızla yükselmesini engeller.
  • Bayramlarda vazgeçemediğimiz hamurlu ve kızartılarak yapılan tatlıların yerine, daha hafif olan sütlü ve meyveli tatlılardan tüketmek daha doğru bir seçim olacaktır.
  • Çikolata, lokumlar, şekerlemelerin yerine kuru meyvelerden tüketmek veya ikramlık hazırlamak da aşırı tatlı tüketiminden kaçınmak için önemlidir.

 

 

Devamını Oku

Sağlıklı Günler İçin Süt İçelim

Sağlıklı günler için süt içelim !

Yeterli ve dengeli beslenme vücudun ihtiyacı olan enerji ve besin öğelerinin her gün ihtiyaç duyulan miktarlarda alınmasıdır. Vücudun ihtiyacı olan enerji ve besin ögeleri besinlerimiz aracılığı ile vücudumuza alınmaktadır. Besinler yeterli ve dengeli beslenme için dört gruba ayrılmıştır. Bu dört besin grubu; et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, sebzeler ve meyveler ile ekmek ve tahıllardır.

Sağlıklı beslenmek için insan yaşamının her evresinde gerekli olan süt, Özellikle çocukluk, gebelik-emziklilik ve yaşlılık dönemlerinde kemik sağlığı açısından önemlidir. Obezite, kanser, hipertansiyon gibi kronik hastalıklarla ilişkisini gösteren ciddi çalışmalar mevcuttur.

Süt, hiç bir besinde olmadığı kadar fazla ve kullanılabilirliği yüksek kalsiyum mineralini içerir. Kalsiyum, fosfor ve magnezyum kemik dokusunun temel bileşenidir. Çocukluktan 20-25 beş yaşına kadar dengeli beslenme ile kemik mineral dokusu artar. Yaşlılıkta ise hareketsizlik ve hormonal dengenin değişimine bağlı olarak kemik mineral dokusu azalır. Kalsiyum, fosfor ve protein içeriği zengin olan süt, çocukluk ve gençlikte kemik dokusunun gelişimini sağlar, yaşlılıkta ise kaybı azaltır. Süt proteini, kalsiyum emilimini arttırdığı gibi, kemik dokusu hücrelerinin oluşumunu sağlar. Süt karbonhidratı olan laktoz da ince bağırsaklardan kalsiyum emilimini arttıran önemli bir faktördür.

İnsan yaşamındaki çok özel bir başka dönem ise hamilelik ve emzirme dönemidir. Hamilelik döneminde bolca tüketilen süt, bebeğin gelişmesi için gerekli unsurların alınmasına yardımcı olur. Tabii bu arada annenin kemik ve diş sağlığını da korur.

Yaşamın her döneminde süt tüketimi tablosu ;

  • 6-12 ay: 1 su bardağı süt (anne sütüne ek olarak)
  • 1-3 yaş: 2 su bardağı süt
  • 3-9 yaş: 2 su bardağı süt ve 1 porsiyon sütlü ürün
  • Ergenlik dönemi: 2 su bardağı süt ve 1-2 porsiyon sütlü ürün
  • Hamilelik ve emzirme dönemi: 3-4 su bardağı süt veya 2 su bardağı süt ve 1-2 porsiyon sütlü ürün
  • Yetişkinlik ve yaşlılık dönemi: 2 su bardağı süt
  • Menopoz dönemi: 2 su bardağı süt ve 1-2 porsiyon sütlü ürün

 

Sağlıklı bir yaşamın başlangıcının sağlıklı beslenmeden geçtiğini hiçbir zaman unutmamalıyız. Bu yüzden sağlıklı bir yaşam için beslenmemizde süt ve süt ürünlerine mutlaka yer vermeliyiz.

 

 

Devamını Oku

Sağlıklı Doğal İçecekler

Son yıllardaki lezzet ağırlıklı bol kalorili yiyecekleri yememize, maalesef ki lezzet ağırlıklı çayların veya sıvıların içilmesi de eklendi. Siyah çay, kahveler, boyalı ve şekerli gazlı meşrubatlar dışında hiç bitki çaylarından içmeyi denediniz mi? Bu bitkiler, bizlere doğanın birer hediyesidir. Doğru zamanda ve bilinçli şeklide kullanıldığında, çok eski çağlardan günümüze kadar gelen birer sağlık kaynağıdırlar.

Bitki çaylarını infüzyon (bitkinin üstüne sıcak su döküp 5-10dakika bekledikten sonra kullanılması metoduyla yapmalıyız)

 

Şimdi bu sağlıklı doğal içeceklere göz atalım:

 

📌Adaçayı: Sakinleştirici tesiri vardır. Sindirim sisteminin düzenli çalışmasını sağlar

📌Ihlamur: Rahatlatıcı ve yatıştırıcıdır. Stres ile ilgili yüksek tansiyonun düzenlenmesine yardımcı olur.

📌Papatya: Sakinleştirici ve sıkıntı azaltıcı tesiri vardır.

📌Nane: Mide bulantılarına, sindirim sistemi rahatsızlıklarında kalp çarpıntısında öksürük ishal bronşit gibi rahatsızlıklar da iyi geldiği bilinmektedir

📌Tarçın Çayı: Hazır çekilmiş halde veya kabuk şeklinde bulunur. Kabuğu kaynatıldığında, 2-3 dakikada aromasıını verir. Kan şekerini dengelemeye yardımcı olur.

📌Karanfil Çayı: Tansiyonu yükseltir, ağrıyı keser, ağız antisepsisini ve lokal analjeziyi sağlar. Ağız kokularına engel olur. Çay olarak tüketilmez. ağır bir tadı olur. Ilık su içine 3-4 tane atılarak ve 1-2 damla limon damlatılarak tüketilir. Tarçın, kuşburnu ve zencefille beraber tüketilebilir.

📌Yeşilçay: Kolestrol düşürücüdür yüksek tansiyon hastaları dikkatli kullanmalıdır. Düzenli kullanıldığında bağışıklık sistemini güçlendirmektedir

📌Biberiye: Antiseptik, kanser karşıtı, iltihap sökücü ve dezenfektan özelliklere sahip bir bitkidir.

📌Melissa Çayı: Tansiyonu düşürür. Uyku getirir. Çarpıntı ve sinirlilik gibi şikayetler olduğunda yararlıdır. İdrar söktürücüdür. Melisa ağacının yapraklarından elde edilen doğal haldeki “Melissa Officinalis” dışında aynı familyadan elde edilen kültür bitkisi çeşidine de “oğul otu” adı verilir.

📌Rezene: İyi bir antioksidan özelliği vardır. Balgam söktürücü özelliği yanında gaz giderici, bağırsakları çalıştırıcı özellikleri de vardır. Tüm bunlara ilaveten bazı bitki kombinasyonlarının çayların daha etkili olabilmektedir.

Devamını Oku

Probiyotik mi? Prebiyotik mi?

Probiyotik mi? Prebiyotik mi?

İki kavramı da birbirinden ayrı düşünmek olmaz.

Prebiyotikler, sindirilmeyen gıda içerikleri olup, insan ve hayvan sağlığını olumlu yönde etkileyen kolon bakterilerinin gelişmesini teşvik eden karbonhidratlardır. En önemli prebiyotik kaynakları soğan ve sarımsaktır. Özellikle çiğ olarak tüketilen besinlerde pişmiş besinlere göre daha fazla prebiyotik vardır. Bu sebeple soğan ve sarımsak çiğ olarak tüketildiğinde daha fazla prebiyotik alınmış olur. Bir başka prebiyotik kaynağı ise pırasadır. Aynı zamanda K ve C vitaminleri açısından da zengindir. Türk mutfağında kullanmaya pek alışık olunmayan kuşkonmaz da önemli prebiyotik kaynaklarındadır. Prebiyotik kaynağı meyveler ise muz ve elmadır. Yeşil muz, sarı muza göre iki kat prebiyotik içerir.

 

Probiyotikler, yeterli   miktarda alındığında konağın sağlığı ve fizyolojisi  üzerinde yararlı etkileri  olan canlı mikroorganizmalardır.

Probiyotikler, özellikle sindirim sisteminin düzenli çalışmasında önemlidir. Bunları, sindirim sisteminizi düzenlemek veya antibiyotik kullanımına bağlı gelişen ishali durdurmak için kısa süreli kullanmış olabilirsiniz. Yeni yapılan çalışmalar, diyete eklenen probiyotiklerin kilo kaybını desteklediğini ortaya koymaktadır. Fermente süt ürünleri, turşu, çiğ sucuk, ekmek ve kefir probiyotiklerden zengin gıda  maddeleridir.

 

Probiyotik olmadan prebiyotik olmaz, prebiyotik olmadan da probiyotik görevini yerine getiremez. Prebiyotik, probiyotiğin yaşamasını sağlar, aktifleştirir ve çoğalmasına destek olur. Probiyotik de bağırsakların düzenli çalışmasına yardımcı olan yegane mikroorganizmadır. Her ikisinin düzenli alınması oldukça önemli ve kıymetlidir.

Bunun sağlamasıyla birlikte karbonhidrat emilimini dengeliyor ve daha fazla emilmemesini yardımcı oluyor. İnsülin direncini azaltıyor, kabızlık, ishal gibi sorunların ortadan kalkmasına ya da en aza inmesini sağlıyor.

 

 

Devamını Oku

Kurban Bayramında Beslenme

Bayramlar, tüm aileyi bir araya getiren, sevgi, mutluluk ve huzurun göstergesi olarak geniş sofraların kurulduğu özel günlerdir.

Birbirinden cazip ikramların hazırlanıp sunulduğu özellikle de et tüketiminin arttığı  Kurban Bayramı sofraları; kalp hastalığı, hipertansiyon ve diyabet gibi kronik sorunları olanlarda, gastrit, ülser gibi mide problemleri yaşayanlarda ve ileri yaşlardaki kişilerde ekstra sağlık sorunları yaratabiliyor.

Bayram boyunca yapılan hataların başında, gün içinde öğün sıklığına ve saatlerine dikkat etmemek oluyor. Buna bağlı olarak da akşam yemek saatinde gecikiliyor ve yemek porsiyonları artırılıyor. Bu nedenle bayramlarda bile günde 4 -5 öğün olacak şekilde bir beslenme planı uygulanmalı. Ara öğünler ihmal edilmemeli, fazla miktarda ve geç saatlerde yemek yemekten kaçınılmalıdır.

Dikkat edilmesi gereken konulardan bir diğeri ise hazırlama ve pişirme yöntemleridir. Ette görünen yağ kısımları mutlaka temizlenmelidir. ”Çünkü doymuş yağ oranı yüksek olan hayvansal gıdalar, kalp damar hastalıklarına maalesef davetiye çıkartmaktadır” Etler hazırlanırken görünen yağ temizlendikten sonra, soğutucuda bir iki gün dinlendirilmelidir. Etleri, pişirirken ekstra yağ eklenmemeli, ızgara, fırın ve haşlama yöntemleri tercih edilmelidir.  Bayram ziyaretlerinde şeker, çikolata, hamur tatlıları ve beraberinde tüketilen fazla et kilo alımına neden olabilmektedir bu nedenle sebze ve meyve tüketimi arttırılmalı, posadan zengin kurubaklagil ve esmer ekmek tüketimine önem verilmelidir.

Ayrıca sağlıklı yaşamanın temel koşullarından biri olan fiziksel aktivite bayram süresince ihmal edilmemeli, günde en az 2,5 litre su tüketilmelidir.

Bayramda hem ağız tadınız hem de sağlığınız için besin seçiminde bazı noktalara dikkat etmenizde fayda var. Ev ziyaretlerine giderken ara öğün olarak yoğurt, meyve, salata gibi yiyecekler yiyerek evden çıkarsanız  ikramlara ’hayır’ deme şansı doğacaktır. Ayrıca çay ve kahve gibi, içeceklerin tüketimi fazla olursa kalp ritim bozuklukları, uykusuzluk ve mide şikayetleri artabilir. Bu içeceklerin tüketim miktarını sınırlamak gerekir.Yerine hazmı kolaylaştıran bitki çayları tercih edilmelidir. Bayram ziyaretlerinde ikram edilen hamur tatlıları tadımlık miktarlarda yenmeli. Bir sonraki yapacağınız ziyarette yine ikram yapılacağı ve bunun büyük olasılıkla tatlı olacağı unutulmamalıdır. Şerbetli tatlılar yerine sütlü tatlılar tercih edilmelidir.

Devamını Oku

Besin-İlaç Etkileşimi

Yaşam boyunca hücresel dengenin bozulmaya başladığı metabolik süreçlerde ilaçlara ihtiyaç duyulmuştur. Ancak, ilaçların vücuttaki etkileri besinler tarafından değiştirilebilmektedir. İlaçlar ve besinler yüksek dozlarda toksisiteye sebep olma, fizyolojik süreçleri değiştirebilme ve barsakta benzer bölgelerden emilme gibi bazı özellikleri paylaştığı için ilaçlar ve besinler arasında etkileşimlerin meydana gelmesi olasıdır.

Besinler ve ilaçlar arasında ki etkileşme düzeyinde önemli olan başlıca faktörler:

  1.  ilacın dozu
  2. kişinin yaşı ve sağlık durumu
  3. yemek ve ilaç alma zamanıdır.

 

Gıda ve içeceklerin içerisinde bulunan kimyasallar, mineraller, enzimler ve proteinler ilaçların etkisini oldukça değiştirebiliyorlar.

 

  • Kolesterol düşürücü ilaçların içerisinde bulunan simvastatin veya atorvastatin gibi maddeler greyfurt suyu, portakal suyu, limon suyu gibi narenciye suları ile birlikte alındığı takdirde bunların içerisinde bulunan Naringenin yağ düşürücülerin etkisini daha da güçlendirerek tehlike oluşturabilir.
  • Peynir, şarap ve Antidepresanların birlikte oluşturduğu tehlike: Peynir, şarap ve MAO içeren antidepresanların birlikte kullanımı, yüksek tansiyon ve beyin kanaması gibi ciddi sağlık sorunlarına da neden olabilir.
  • Ispanak, Brokoli, Brüksel lahanası gibi yeşil sebzeler çok sağlıklı yiyeceklerdir ve bol miktarda Vitamin K içerirler. Vitamin K fenprokumon veya varfarinin gibi kanın pıhtılaşmasını önleyen ilaçların etkisini azaltır. Bu sebeple yeşil sebze ve meyveler bir seferde bol miktarda yemek yerine, küçük miktarlarda sürekli yemek daha faydalıdır.
  • Asetominofen, baş ağrısı ve vücut ağrılarını dindirmeye yardımcı olan aynı zamanda ateş düşürücü özelliği de olan etkili bir ağrı kesicidir. Bu ilaç aşırı dozda alınması karaciğer zarar verir. Ayrıca bu ilaç karbonhidrattan zengin bir öğünden sonra alınırsa, aç karnına alındığından 5 kat daha yavaş absorbe olur.
  • Teorilin, solunum yollarındaki iltihaplanmaları kurutarak bronşların açılmasına olanak sağlayan bir astım ilaçıtır. Astım tedavisi amacı ile Teofilin içeren ilaç kullananların aynı zamanda karabiber kullanmamaları gerekir. Zira karabiberin içeriğinde bulunan Piperine adlı madde vücutta olması gerekenden daha fazla Teofilin birikmesine sebep olur buda tanen benzeri bir etki göstererek Teofilin emilimini zorlaştırır.
  • Karaciğeri en fazla yoran gıdaların başında yüksek yağlı yiyecekler gelmektedir. Karaciğer yüksek yağlı bir yiyecekle meşgulken, alınan tansiyon ilacı ile yeterince ilgilenemez bu yüzden etkisi yüksek olabilir. Midede yağ oranının artması da ilacın çözünürlüğünü hızlandırarak tansiyonun hızla gereğinden fazla düşmesine yol açabilir. Bunların dışında başka bir faktör de yağlı yiyeceklerin Safra Asiti üretimini uyarıyor olması. Bu da midedeki Ph değerinin değişmesine yol açarak ilaçların zamanından çok önce çözünmesine yol açar.

 

  • Tetrasiklin grubundaki antibiyotikler(idrar yolu enfeksiyonlarına karşı kullanılırlar) süt ve süt ürünleri ile birlikte alındığı takdirde büyük oranda etkisini kaybeder. Bunun nedeni Tetrasiklinler, süt ürünlerinde bulunan kalsiyum ile birleşerek küçük kümecikler oluştururlar, bu da antibiyotiğin bağırsak duvarından kana geçmesini engel olur.
  • Kemik erimesini önlemek amacı ile kullanılan Bifosfonatlar kemiklerde kalsiyum kompleksler oluşturarak kemik erimesine karşı koruyucu önlem alırlar. Bu ilaçların içeriğinde Alendronat veya Risedronat bulunur, bu yüzden bu ilaçlar sadece içme suyu ile yutulduğu takdirde etkili olmaktadır. Maden suyu veya yüksek kalsiyum içeren diğer gazlı içeceklerle alındığı taktirde etkisini kaybeder.

 

 

Devamını Oku